Reşit Soley
Bozcaada’ya kısa süreli tatiller için gelen bir mimardan Bozcaada’sız yapamayan çiftçiye ve şarap üreticisine dönüşen Reşit Soley’in hikayesi...
Bozcaada’ya kısa süreli tatiller için gelen bir mimardan Bozcaada’sız yapamayan çiftçiye ve şarap üreticisine dönüşen Reşit Soley’in hikayesi...
Reşit Soley 1956 yılında, subay olan babasının görevi nedeniyle bulunduğu Ağrı Karaköse’de kerpiç bir evde dünyaya gelir. Babasının mesleği nedeniyle Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde bulunur.
Reşit Soley’in anne ve babası Selanik göçmenidir ancak ailenin kökeni 1200 yıllarındaki Ahlat tapu kayıtlarına kadar gider. Babası, Silahlı Kuvvetler’de spor akademisini kuran kişidir. Reşit Soley, ailesine çok düşkündür, öyle ki bunun karakterinin oluşmasında çok etkili olduğunu düşünür. Yine babasının mesleğinden dolayı disiplin sahibidir.
Hür olmak ve başkasının yanında çalışmamak için üniversitede mimarlık okumayı tercih eder. Çocukluk yıllarında babasının mesleğinden dolayı birçok okul ve şehir değiştirmesi de bu kararında etkilidir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık bölümünü bitirir, Roma Üniversitesi’nde yüksek lisans yapar. 1983’te İstanbul’a dönerek “Leo Design” adıyla kendi mimarlık şirketini kurar. Burada çok önemli bankaların ve büyük markaların mağaza tasarımlarını yapar. Mimarlık hayatı boyunca çalışkanlığı ve disiplini ile dikkat çeker, aldığı tüm projelerde çok titiz ve detaycı davranır. Kararlı yapısı ve agresif çalışma tarzıyla, yaptığı işlerde mükemmeli yakalar. Adı Türkiye sınırlarını aşar, başarılarla dolu bol ödüllü bir mimarlık hayatı olur.
1995 yılının bir günü, akşam üzeri Yakar Kaptan ile birlikte Bozcaada’ya gelir. Doktorlar sitesinde insanları ziyaret eder, evlerinin sakinliğinden çok etkilenir. Sabah uyandığında adanın havasını da çok beğenir. 3 saat sonra gittiği ilk araziyi beğenir ve satın alır. Mimar olmasına rağmen kendisinin çizmediği evi inşa ettirmeye başlar, 6 ay içinde ev inşa edilir. İnşa sürecinde kısa tatiller için adaya gelir gider, evi bittikten sonra Bozcaada ilişkisi başlar. Ancak Bozcaada’yı çok sevse de evinin etrafındaki ve önündeki bağ ile ilgili hiçbir fikri yoktur, bağdaki üzümün cinsini bile bilmemektedir. Reşit Soley’in evinin önündeki bağa bakım için gelen Hayati Talay, ona bağcılık ile ilgili şeyler söylese de, o bağcılığa dair hiçbir şey bilmemektedir. Ancak adaya olan sevgi ve ilgisinden dolayı adadaki bağcılığın gidişatı hakkında endişelenir.
O güne kadarki hayatını “kapris barındıran, yüksek doğruluk içeren ve doğa ile hiçbir iletişimi olmayan biri” olarak tanımlayan Reşit Soley, 29 Ağustos 2002 yılında Bozcaada’daki evindeyken, hayatının geri kalanı için radikal bir karar alır. Küçük ve butik bir şaraphane yapmayı düşünür. Ailesine mimarlıktan sıkıldığını söyleyerek kararını açıklar. Babasından onayı alınca, okumaya başlar. Şarapçılık ve bağcılık ile ilgili her şeyi okur. Diğer yandan da bağ bakmaya başlamıştır. Bir emlakçıya 20 dönüm civarı bağ aradığını söyler. Emlakçı bir süre sonra kendisini arar, “hayalinizdeki gibi bir yer buldum ama 20 değil, 110 dönüm” der. Reşit Soley önce endişelenir, ancak sonra araziyi satın alır. 2003 senesinde, 45 gün boyunca dozer çalıştırarak araziyi tesviye eder. Arazinin yarısına üzüm eker. Araştırmalarına devam eder, ilk olarak Fransa’nın Bordeaux şehrine gider. Şarap üretimi için gerekli ekipmanları inceler, kafası iyice karışır. Anaç konusunu araştırmaya başlar, bu konuda okudukça işin zorluğunu da anlar. Ancak mimarlık geçmişi ve disiplinli karakteri ile tüm bu zorlu süreci doğru bir şekilde öğrenir. Bordeaux’dan ilk anaç siparişlerini verir.
Sonrasında bağın sulama sistemini çözebilmek için, damlama sistemi konusunda dünyanın en iyisi olan İsrail’e gider. Ve ilk sulama sistemini kurar. Akabinde İstanbul’a döner ve ofisteki çalışanlarına “Ofisi kapatıyorum, ayrılan herkesin tazminatını vereceğim. Kalmak ve şarapçılık ile ilgilenmek isteyenlerse kalabilir” der. Reşit Soley adaya döner, kök kesimin çok önemli olduğunu öğrendiği için, bu işlemi kendisi yapmak ister. Ancak alışık olmadığı için işin sonuna doğru karpal tünel rahatsızlığı geçirir, kolundan ciddi bir ameliyat olur.
Arazi sürülür, dikime başlanır. Reşit Soley, 15 kişilik bir ekiple birlikte kazma kürekle dikim işlemine başlar. Bir süre sonra ekibi, biz bu işi yapamayacağız diyerek giderler. Aşırı yorgun bir haldeyken böyle bir durumla karşılaşınca kendini iyice çaresiz hisseder. Arazinin ortasında böğürerek ağlamaya başlar. O güne dek birçok kez çaresiz kalsa da, zorlansa da daima dirayetli olan Reşit Soley, o gün çaresizlikle uzun süre ağlar ve dua eder. O esnada telefonu çalar, İstanbul’da eski ofisindeki çalışanlarından biri telefondadır. Telefondaki ses “Sana yardıma geliyoruz abi, Geyikli’deyiz.” der. Bu haberle o çaresizlikten kurtulur, eski çalışanlarının yardımıyla bağın dikimini bitirirler.
Reşit Soley, bu esnada 300 metrekare civarında bir bina aramaktadır. 2003 yılında Tekel özelleştirilir. 2 arkadaşı Reşit Soley’e gelerek, Tuzburnu mevkiinde bulunan Tekel binasını beraber almayı teklif ederler. Bu süreçte, arkadaşları işten vazgeçerler ve Reşit Bey, ihtiyacı olandan çok daha büyük, yaklaşık 3000 metrekare alanı olan bir fabrika satın almak zorunda kalır. Ancak Reşit Soley, şarap yapmak konusunda hala hiçbir şey bilmemektedir.
Ekipman incelemek için gittiği Bordeaux şehrinde tanıştığı bir İtalyanı arayarak, fabrika aldığını ve bir önolog ihtiyacı olduğunu söyler. Konuştuğu bu kişiyle Milano’daki bir fuarda tekrar görüşürler, sektörden çeşitli insanlarla tanışırlar. Reşit Bey, tanıştığı bu insanları Bozcaada’ya, fabrikasını görmeye davet eder. Onlar da kabul eder, Bozcaada’ya gelirler. Reşit Soley misafirlerine fabrikayı gezdirirken üretmek istediği şaraptan bahseder. Misafirleri bunca şeyi kimin hazırladığını sorar, kendisinin okuyup öğrenerek yaptığını anlatır. İtalyan ekip çok şaşırır, takdir ederler. Reşit Bey’le çalışmak isterler. O gün başlayan işbirliği, bugün hala devam etmektedir. Bu aynı zamanda Corvus’un hikayesidir.
Başarılarla dolu 25 senelik bir mimarlık kariyeri olan Reşit Soley, aynı titizlikle ortak paydası az olan bambaşka bir meslekte de başarı sağlamış. Bugün artık 7/24 bağcılık ile uğraşıyor ve hala Bozcaada’da yaşıyor. Bozcaada’da yaşamanın ve tarımla uğraşmanın çok özel, çok kıymetli olduğunu belirtiyor. Tahmin edilenin aksine, bağcılıkta mimarlıktan çok daha başarılı olduğunu ve daha fazla tanındığını dile getiriyor. Bozcaada’ya arada sırada gelip kısa süreli keyifli anlar geçiren bir mimardan, gerekmedikçe Bozcaada’dan ayrılmak istemeyen bir çiftçiye ve şarap üreticisine dönüşen Reşit Soley, halen eşi ve oğlu ile birlikte yoğun, zorlu ama bir o kadar da keyifli bir yaşam sürmektedir.